19 Temmuz 2010 Pazartesi

afganistan güncesi 2

Sevgili dostlarım,

Dün yaşadığımız büyüüük rezaletin ardından, bugün Afganistan'ın başkenti Kabil'deki ikinci günümüzün çok güzel geçtiğini söylemek nezaketinde de bulunacağım. Herhalde bunun sağlanmasında en büyük etki, başta Dışişleri'nden bir bakıma emanet edildiğimiz Tolga Uçak ve Ankara'daki diplomasi muhabirlerinin çok yakından tanıdığı Türkiye'nin Kabil Büyükelçisi Basat Öztürk oldu. Bugün olanları anlatmadan önce onlara defalarca teşekkür etmek istiyorum.

Efedim, bugün Kabil'de güzel bir gün de geçebiliyor diyebileceğimiz bir gündü. Sabah "mikemmel" bir başlangıcı olduğunu söyleyebilirim. Sabah otelimizin görevlileri kapılarımızı çalarak bize bavullarımızın geldiğini haber verdi. Hemen içine açıp baktığımızda bir kaç küçük zaiyatın dışında bir sıkıntı bulunmadığını görmek sevindiriciydi. Ancak giysilerin kontrolden geçirildikten sonra çantaya "mıncırılarak" geri koyulmuş olması neşeye biraz gölge düşürse de, insanın diş fırçası ve diş macunu, temiz çamaşırlar, parfüm ve traş makinesine kavuşması kadar güzel bir şey yokmuş.

Temiz çamaşır demişken, Dışişleri Bakanlığı'nın biz muhabirleri bu kadar çok düşündüğünü bilmezdim. Bavullarımız kaybolunca, dün akşam Afganistan Güncesi 'ni yazmayı bitirmemden yaklaşık yarım saat sonra, kapımız çalındı ve bize diş fırçası, diş macunu, birer adet sabun ve şampuan, traş seti ve temiz çamaşır verildi. Bu durum insana kendisini biraz cezaevindeymiş hissi yaratsa da, Dışişlerine buradan kocaman bir teşekkür daha...

Nerede kalmıştık... Evet, sabah sadece ekmekten oluşan kahvaltımızı gerçekleştirdikten sonra, bir şehir turuna çıkmak için hazırlanmaya koyulduk.

Emerikan, emerikan

Bu hazırlık sürecinde dün çalışan banyo bataryamın, bozuk olduğunu gördüm ve herkesin yapacağı gibi resepsiyona haber verdim. Haber vermemle birlikte kapımın çalınıp iki addet otel personelinin gelmesi bir oldu. Bunlar duşu tamir ederken, bir yandan da bana düşman düşman bakmaya başladılar. Sonra içlerinden biri beni parmağıyla göstererek, "Emerikan, Emerikan" dedi. O anda jetonun düşmesiyle, "Elhamdürillah Türki"demem bir oldu. Sonra işi Turkiyya'da tatlıya bağladık. Bataryayı hemen onarıp gittiler.

Neyse hemen ardından lobide buluşup bir şehir turu yapmaya gittik. Ama ne şehir turu. Kabil konferansı nedeniyle her yanda bombaların patlaması nedeniyle yaklaşık 15 dakika sürdü. Hemen ardından da büyükelçiliğimizin bahçesine gittik.

Ve çok ilginç bir şey oldu. Biz Afganistan'da basketbol oynadık. Çok da güzel oldu.

Bugünkü macera burada biter. Bugün büyük gün. Kabil konferansı var...

Esen kalın

Hiç yorum yok: