14 Ekim 2010 Perşembe

'POOR PROFESSOR'*


Aslında bu yazı biraz gecikti ancak, bunu dostlarımla ve pek sevgili okurlarımla paylaşmayı bir zorunluluk olarak hissettim.

YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan geçtiğimiz haftalarda Nevşehir Üniversitesinin akademik yılı açılışı dolayısıyla öyle bir konuşma yaptı ki, aslında bu her Türkiye yurttaşının içinde "illa ki" yer alan, "Bize komplo kuruyorlar" yaklaşımının çok açık biçimde dışa vurumuydu...

YÖK Başkanı, "Ülkemizde yetiştirilen domates ve buğdayın tohumlarının büyük bir kısmı, Amerika ve İsrail'den geliyor. Bu domates tohumunu alıyorsunuz, artık genetik programlama diye bir şey var, içine bir genetik mekanizma yerleştirirler. Öyle bir şeyler yerleştirirler ki 20 yıl içerisinde o tohumdan yiyen insanlar ölür. Öyle tehlikeler de var" derken bu durumu, bir gazeteci olarak İsrail'in Ankara Büyükelçisi Gaby Levy'e sorma ihtiyacını hissettim ve sordum... Çok da ilginç yanıtlar aldım.

Levy ile geçtiğimiz günlerde Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu tarafından verilen bir resepsiyonda sohbet etme fırsatı buldum. Büyükelçi'nin İzmir Bergama doğumlu bir Türk Musevisi olduğunu anımsattıktan sonra, sohbetin seyrini size aktarmaya devam edeyim.

Aslında gazetecileri çok seven ve her birinin isimlerini tek tek bilen Levy, son dönemde yaşanan 'Mavi Marmara krizi' nedeniyle basından uzak durmaya özen gösterirken, gündem farklı bir konu olunca gülümseyerek sohbet etmekten kaçmadı.

Levy'e, YÖK Başkanı Özcan'ın, "İsrail'den gelen domates tohumları soyumuzu tüketebilir" yönündeki açıklamalarını anımsatınca, ilk sözü "Poor Proffesör" oldu.

Türkçesini ve Levy'nin sözlerinin gerisini aktarmak gerekirse, "Bu tohum meselesi, bilgisiz bir profesörün açıklamaları... Diyecek bir şey bulamıyorum.."

Levy, İsrail'li firmaların tohum pazarının sadece yüzde 5'lik dilimini oluşturduğunu da söyledi ve sözlerini gülümseyerek "Artık her şeyi İsrail'e bağlıyorlar. Kimseyi tohum kullanarak yok etmek gibi bir niyetimiz yok" değerlendirmesiyle tamamladı.

Türkiye ile İsrail arasında çok ciddi bir diplomatik kriz yaşanmakta olduğu aşikar... Daha önce yaşanan "One Minute" krizi sırasında da İsrail'de bulunuyordum. Bir röportaja gitmek için bindiğim bir taksinin şöförüyle sohbet ederken, "Türküm" deyince, ilk önce yavaşladı, sonra da bana "Lütfen arabadan iner misiniz?" demiş ve beni indirmişti. Bu tür diplomatik krizlerin halklara ve iki ülke yurttaşlarına doğrudan yansıması aslında son derece büyük sorunları da beraberinde getiriyor.

Bugünlük bu kadar..

Esen kalınız..


* Poor Professor: Bilgisiz Profesör.

Hiç yorum yok: